16 Eylül 2013 Pazartesi

60 Yıl Sonra

        Uyandım, göz kapaklarımdaki kendi üretimim ucuz yapıştırıcıyı temizlemek için tuvalete yöneldim. Aynaya baktım, tam olarak 43 tane kalan beyaz saç telimden 2 adet daha eksilmişti ki ortalama buydu. 84 yaşında ölümle olan randevusuna geç kalmışlık korkusuyla ve "ulan biraz daha zamanım ve gücüm olsaydı keşke" sitemleri arasında güne başladım. Tuvaletin ışığı geceden açık bırakılmıştı. Benim gece uyanıp tuvalete giderken sağa sola çarpmamam için açık bırakılıyordu. Bende her seferinde tuvalet diye suratlarına işemeyeyim diye ışığı görünce sevinip doğru tarafa gittiğim için rahatlıyordum. Belli bir yaşa eriştikten sonra ışığa yöneliyor insan şaka değil yani. Işığı görünce inanılmaz bir güven duygusu kaplıyor içimi ve kelebek gibi gidiyorum ona. Neyse bugünde ölmediğimden emin olduktan sonra salona yöneldim. Manyak gibi sabahın 6'sında uyandığım için herkes uyuyordu tabi. Güç bela televizyonu açtım. Son 8-10 yıldır bunu bir başarı olarak görür, parkta yaşıtlarımla birbirimizi hiç anlamadan bağrıştığımızda anlatır onları kıskandırırdım (umarım kıskanacak kadar duyuyorlardır. Malum çoğu kendilerine bir işitme cihazı şirketinin sponsor olacağına o kadar inanıyordu ki para verip almıyorlardı). Beni hiç alakadar etmeyen birkaç haberi dinleyip garip sesler çıkardım. Ardından 3 yıl önce yayından kaldırılmış bir dizinin bilmem kaçıncı tekrarıyla konuştum (yine hiç dinlemediler beni). Saat 8'e doğru gelirken toplum tarafından gelin diye adlandırılan uyuz "baba hadi gel kahvaltı hazır" diye seslendi. Mutfağa gittim, sofraya oturdum. Sanki geri dönüşü varmışçasına beyaz ekmekten uzak durup o tatsız kepek ekmeğinden 1 dilim yedim yanında da şekersiz 2 bardak çay içtim. Sofrada benden bağımsız gelişen bir geğirme olayı gelin tarafından hoş karşılanmasa da midemden geriye kalanı bir festivalin başlangıcında ki havai fişekler gibi mutlu etti. Sofradan kalktım daha da yaşlanmama sebep olan uzun bir yolculuğun ardından başladığım yere tuvalete geri döndüm. Gençler lafım size tuvaletle aranızı iyi tutun çok ihtiyacınız olacak ona. Biraz ağırlık attıktan sonra bizim işitme cihazı anti-fetişleriyle konuşamamak için bastonumu alıp parka gittim. Her zamanki gibi para üstüne gözünü diken kara kuru hain simitçiden güvercinlere atarım diye 1 simit aldım. Parka ulaşmıştım. Baktım bizim çete orda. Yanlarına gittim, kulakları en iyi duyanın yanına oturdum. Birkaç defa ülkeyi kurtarıp geçmişin şimdiye göre ne kadar güzel olduğundan bahsedip gelip geçen gençleri huzursuz edici bakışlar ve negatif mırıldanmalarla rahatsız ettik. Onları izlemem karşılığında simit attığım güvercinlere yüklenebilecek tüm anlamları yüklediğime emin olduktan sonra eve dönmenin zamanı geldiğini düşündüm. Kalktım, eve doğru yürümeye başladım. Tam eve yaklaşmışken (park evin arka sokağında) karşıdan cami çetesinin geldiğini gördüm. Çok gerildim. Yıllardır onlardan biri olmadığım için beni bakışlarıyla tehdit ederlerdi. Bastonumu olabildiğince sıkı sıkıya kavradım artık geri dönüşü yoktu, ya onlar ya ben diye düşünürken araya giren bir araba hayatımı kurtardı. Arabadan o kadar korkmuşlardı ki beni birkaç saniyeliğine boşladılar bende bu fırsattan yararlanıp kıvrak bir şekilde (çokta kıvrak değil) apartmana girdim.


... devam edebilir.







 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder