25 Kasım 2013 Pazartesi

Amatör Komedyenin "Devlet Bize Bakmıyor" Çağrısı

Şu sıralar sıkı takipçilerimin de bildiği üzere ben şu anda komedyenlik mesleğini yapmaya çalışan biriyim. Son 10 ay içinde sadece 5 kere sahneye çıktım ve henüz ne düzenli bir sahnem, ne de bu işten para kazanmışlığım var. Ekşisözlükte komedyen başlığına yazılmış tüm entrylere katılıyorum ve burada söylediklerim o entrylere ılımlı yaklaşan insanlara daha mantıklı gelecektir. Komedyenliğin ne olduğunu çok net bir şekilde anlatan şu entry'ye özellikle baktıktan sonra devam edelim.

Şimdi, üstteki entryler, naçizane blog'umda paylaştığım tecrübelerim, ve birazdan okuyacağınız düşüncelerim eşliğinde, bu mesleğin toplumsal bir baltalamaya uğradığını göreceksiniz. Benim bir güldürü izlemek için gelmiş, biletinin ücretinin karşılığını almak isteyen insanlarla bir derdim yok. Onlar izlediği komedyeni itin götüne sokabilirler. Bunun da bir meslek olduğunu ve sadece çok istemekle elde edilemeyeceğini biliyorum. Şikayetim, tüm sahne sanatlarına karşı kuru kalabalık oluşturan diğer insanları hedefliyor.
Hava durumunu mu sunuyor,
Coğrafya dönem ödevini mi belli değil

Bu diğer insanları siz de çok yerde gördünüz, özellikle konserlerde. Konsere müzik zevki için değil, konseri yapanlar çoğunluk tarafından sevildiği için giden insanlar bunlar. Çevresinde kaliteli olduğunu düşündüğü insanların sevdiği şeyleri seversem (tabii ki zorla güzellik olmadığı için, seviyormuş gibi davrandığında) onlar gibi klas olurum derdiyle veyahut onlar tarafından kabul edilmek derdiyle seven insanlardan bahsediyorum. Bu insanları özel yapan, çok kalabalık olmaları. Her yerdeler, gerçekten, sadece türkiye değil. Zaten serdar ortaç, demet akalın vb. insanlar kısır döngüye girmiş ünlülüklerini bu insanlara borçlular. Dediğim insanı bir sonraki gideceğiniz konserde, konserin %80'ini konserin videosunu/fotoğrafını çekerek, tweet atarak, mention atarak, (twitter oluşumunun ingilizce açlığımızı gidermek için oluşturulduğundan kıllanıyorum) durum güncellemesi yaparak vs. geçireceği için, telefonunun ışığı sayesinde net bir şekilde göreceksiniz zaten. Stand-up'a daha katılımcı olarak çok el atamadılar, çünkü çok ünlü yok, ünlü yoksa paylaşamayacak, o halde ne anlamı var di mi amk?

Kuru kalabalığa: mizah anlayışına sahip olmak daha zeki olduğunuz, daha klas insanlar olduğunuz anlamına gelmiyor. O yüzden (sahnede) güldürmekle ilgilenen (burada yazar, bu kelimeyi "ilgi duyan" anlamında kullanmıştır. "Yapmak isteyenler" şeklinde algılanırsa yazar (burada yazar, bu kelimeyi "bu yazıyı yazan kimse" anlamında kullanmış, bir yazar olduğunu iddia (burada yazar, mizahı parantez içinde aradığı için acınasıdır (çünkü dipnot kültürü olmayan bir öküzdür (öküzdür ama, parantez takip mekanizmanıza pratik yaptırarak matematikte başarılı olmanızı istemektedir))) etmemektedir) size küsecektir) insanlar değilseniz bu sektörle ilgilenenleri sizin yapamayacağınız (çünkü ilgilenmiyorsunuz) bir işle ilgilendiği için rakip olarak görmenize gerek yok. Yukarıda belirttiğim gibi kuru kalabalık yapan insanlardan olsanız dahi sahneyi beğenmediğinizde,  "bu adam ne cüretle komedyen olmaya çalışıyor, daha bizi güldürmedi bile" eleştirileriniz
Bu da kuru zannedip ıslata ıslata dövdükleri kalabalık.
Adeta "Hadi şunları biberleyelim"
cuk diye yerine oturur. Çünkü haklısınızdır. Dünyanın en basit, ama en vurucu eleştirisi olur hatta. Resmen taşı gediğine koymak olur. göt gibi bırakmak, çift vurup tek saymak olur. "Bence şunu yanlış yapıyorsun..." şeklindeki eleştiriler daha yapıcıdır, bize eleştiriyi sevdirir. Başına "bence" koymak tercihe bağlı olduğu gibi, eleştirinizin tavsiye veya ahkam kesme şeklinde yorumlanmasını engelleyecektir. "Komedyen=Cem Yılmaz" sanan insanlar yüzünden herkes komedyenliğin ne olduğunu bildiğini sanmaktadır ve yine Cem Yılmaz'ın da dediği gibi "Bin kere aynı şeyi deneyip, farklı sonuçlar beklemek aptallıktır." Yok lan einstein'dı bu sanki. Lafın kendisinden de emin değilim, ama doctor who'nun da dediği gibi "What's the use of a good quotation if
you can't change it?"

Herkese: "Madem bu kuru kalabalıktan olunca da eleştirmeye hakkımız var, o halde neden böyle bir ayrım yaptın?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Aferin, ayrımcılığa karşısın. Çünkü bu insan grubu, sivilde sana gülmediğinde, (her daim komik olmanın bir komedyen özelliği olduğunu düşünmesinden dolayı) komedyen kriterlerine uymadığın, dolayısıyla ünlü olamayacağını (kaliteli insanların takip etmeyeceğini) düşünürler. Ahkam kesme boyutuna gelen eleştirilerle daha sahneye çıkmamış bazı amatörlerin önüne taş koymuş, onları baltalamışlar, yetim hakkı yemişlerdir. Çünkü direk insanları hedef alan ve insanların önemli olduğu bu mesleği, benim gibi doğru yapmak isteyenler, eleştirileri çok ciddiye alıp bu iş için uygun olmadıklarını düşünmeye eğilim gösterirler. Bu iş için uygun olmadığını erkenden düşündüren bu çok sayıda sert eleştiri kişinin sahne performansını etkileyerek bir çok amatör komedyenin suratına "erken boşalan erkeğin kadın
Bu adam niye çok sevildi lan peki? Zeki olduğu için mi?
(Hehehe, laf esprisi candır)
önündeki mahcubiyeti" ifadesini yerleştirerek seyirciyi de "Ben bu adama mı verdim?" durumuna sokar. Bu başarısızlığın katlanarak artması demektir. (Zaten sahneyi hep sekse benzetmişimdir. ikisinden de keyif alıyorsan, sürekli gidip gelmekten yorulmazsın. (Kassam cumshot'ı bile bir şeylere benzetebilirim. Ama ne gerek var?) Peki bu kuru kalabalığın yaptığı ne? Paylaşmak için "heyecan yapmak ve aceleci davranmak" da bir erken boşalmak değil mi? Tabii ki sevdiğin şeyi paylaşacaksın, ama bu sevdiğin şeyi yaşamanı baltalıyorsa orada bir problem var demektir. Sevdiğin şeyi yapmanın senin için anlamı yoksa, yani böyle bir insan olmaya kasıyorsan, ya seksi sevmiyorsundur (yani üremek istemiyorsun, aslında çok şahane bir haber ama highly unlikely) ya da olaya porno inceliğinde bakıyorsundur (incelik=sıfır).)

Burada kurunun yanındaki yaş kabilesinden, bu iş üzerine kafa patlatmış (çok zekiyse kafa patlatmadan), fikir sahibi olmuş insanları tenzih ediyorum. Arkadaşlar, bu işin kitabı vardı da nazi almanyası mı yaktı? Orada "eleştirinin atmasyon olup olmadığını anlamak da komedyenin işidir" diye bir ibare vardı da ben bunları söyleyerek ulu komedi tanrısına karşı büyük bir günah mı işliyorum acaba?

Tek isteğim bu kuru kalabalığın anlayamadığı (çünkü ilgilenmediği (tekrar ediyorum, çünkü zekaya hakaret olarak algılanabileceği için ve bu (anlayamamak) da hakaretlerin en büyüğü ya (niye öyleyse amk). öyle bir hakaret olmadığını bilin diye)) ve sevmediği (çünkü sevse, ilgilenirdi, ve anlardı. empati diyorum lan işte. bu üçünün güzel bir kombinasyonuyla empatiyi öğrenebilirsin) alanları kurcalamaması.

Bahsettiğim kuru kalabalıktan değilseniz söylediklerimden alınmanıza hiç gerek yok. "Heaa benle bir derdi yokmuş" diyerek geçiverin. Bence kelimesini çok sık kullanmak istemedim ama "şu şöyledir, bu böyledir" netliğinde konuşsam bile bunlar benim kişisel görüşlerimdir. Belki hiç doğruluğu yoktur. Benim sanrısal ve paranoyakça tespitlerimden çıkardığım hayali bir gerçeklikten bahsettiğimi varsayabiliriz bile. "Ulan gerçek değilmiş yeaa, zamanımı çaldı sikik" şeklinde küfür etmek serbest.

"Yav bu ünlülerden ne tad alıyorsunuz anlamıyorum.
Sırf sizi anlamak için her hafta zibilyon tane ünlüyle
buluşuyorum. Hala anlamadım"
Bu varsayımsal gerçeklikte, bahsettiğim kuru kalabalığın benim lafımı dinlediği, ütopik, varsayımsal bir gerçeklik hayal edelim. Ünlülük=Başarılılık önermesinin değil Başarılılık=Ünlülük (yani tüm ünlüler başarılı zannedilmeyecek, herkesin kıstasları olacak) önermesinin tamah edildiği bir gerçeklik olacak bu. Çünkü aslında ünlülük diye bir kavram yok, sadece başarılılık var. (Yine bu kurukafaların sosyal medyaya kalitesiz vine videoarıyla tecavüz etmelerinden anlaşılabileceği gibi, aslında, ayyuka çıkmış bir gerçektir. Ünlülük aslında "çok kişi tarafından bilinmektir." Ama öteki yaygınca kullanılan yanlış bir anlam ise "farklılık." Farklılık=Ünlülük zannediyorlardır ve onların tabiriyle fenomen diye bir ırk oluşmuştur. Başarılı olmak isteyen insanlar da ünlü olmak isterler pek tabii, ama bu ürünlerinin takdir görmesini arzuladıklarındandır. "Fenomenler, ünlü olmak için ortaya koydukları şeyler takdir gördüğü için ünlü olmuşlardır. Yani amaçlarına ulaşmış, başarılı olmuşlardır. Aslında çok net insanlarmış lan. Dur ben bunları idol alayım" derseniz tabii ki bu yolu tercih edebilirsiniz. Ama sizi takdir eden insanlar hep sizin gibi insanlar olacağından farklılık da kalmayacak, kendi sesinize benzeyen sesler arasında boğulacak ve takdir edilmenin önemini unutacaksınız. Bu da sizi bencil ve egoist insanlara dönüştürecek. Aaa, dönüştünüz bile mi? Tebrikler, fenomen kelimesinin defalarca yanlış kullanılmasına sebebiyet verdiğinizden dolayı hatalı bir işlem yürüttünüz ve kapatılacaksınız. Heh, heh. Ben en iyisi bu vine üzerine, yani ünlülük sevdası üzerine ayrıca bir şeyler yazayım. Olur da yazarsam bu yazıyı okumanı isteyeceğim orada, öyle öngörüyorum. Çünkü ünlülükle kafayı bozmuşum belli ki, belki de dudakların aldığı şekil yüzünden, tam bilemiyorum. Ünlülük yazmaktan kelimenin anlamını siktim attım resmen. Ama ünlülüğün ruhuna aykırı olmayan bir şey, çok kullanıldığı için illallah dedirten şeydir zaten ünlüler.).

Komedyenlik örneğinden devam edersek: zaten bu kalabalık terk eylediğinde, komediden eşşek yüküyle para kazanma ihtimali çok düşecek. Öncelikle siz gelmediğiniz için zaten döner sermaye küçülecek. Ayrıca başarılı çok fazla komedyen ortaya çıkmış olacak. Sektörün kazandığı para birçok komedyen arasında fair&square bölünecektir. Hem sektöre renk gelmiş olacak, daha fazla insan izleme olanağı oluşacaktır. Böylelikle komedinin tanrısal vergi istemediğini farkeden gençlerin önü açılacak, size de çok sevdiğiniz o sert eleştiri hakkı doğacaktır. Kim bilir, yeri gelecek bazı komedyenler mainstream bulunabilirken bazı komedyenleri sevmek hipster'lık olacak. Bak herkes mutlu. (Zaten bu hipster'lık ihtiyacıyla büyüyen gençlerin sektöre yeşil ışık yakacağını hissediyorum.)

Ama olay aslında insanlığın en büyük yaralarından biri. Biliyorum asıl derdiniz işin potansiyel parasal boyutuyla. Para demek güç demek, o halde komedi de potansiyel bir güç demek. Cem Yılmaz'ın suçu bunlar hep. Adam çünkü hem ünlü hem başarılı, nadir bir kombinasyon. Bazı insanlar (benim varsayımsal gerçekliğimde tabii) "Ulan herif bizle dalga geçe geçe paranın amına koydu. O halde böyle toplumsal bir travmanın önüne geçmek için komedyen adaylarına düşman kesilmeliyim" mantığıyla da hareket ediyor
"Abi at gözlüğü çok mainstream yea"
olabilirler. Bu at gözlüklü sığırlar (bu sefer nadir olmayan kombinasyonlardan) yüzünden dalga geçmek ile espri yapmak arasındaki farkı anlamak resmen yetenek istemeye başladı.

Bir insan sahnede sizinle dalga geçmek için hepinizin parasını gasp edecek, çıktığı her sahnede size koyun muamelesi yapacak. Böyle orço bir insanın komedyen olması gerçekten mümkün mü? Olsa olsa başbakan olur (I love olacak o kadar mizahı)

Not: Seni parantez manyağı yaptığım için özür dilerim ama beni tanısan konuşma dilimin de böyle parantezlerle bölündüğüne şahit olursun. Bu akıcı olmayan tarzıma katlandığın için teşekkür ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder