Merhabalar. İspanya’ya tatile gittiğim için uzun zamandır
burayla ilgilenemedim ama seyahatim sırasında karşılaştığım ilginç şeyleri
sürekli defterime not aldım. Size bu yazımda bir İspanyol mitinden bahsetmek
istiyorum. Evet evet, doğru tahmin ettiniz, 72 milletin dilinden düşmeyen,
kadim güçler tarafından bile cevabı bulunamayan bir hayaletin takibindeydim.
Dışarı sadece sıçmaya çıkan adam. Yaygınca bilinen adı “The hombre who goes
seulement to scheiße.” Tüm avrupaya nam salmış bu azılı kahramanımızın izini
sürmek için çektiğim çilelerin sadece bir kısmından bahsedeceğim.
Öncelikli adımım dışarı sadece sıçmaya çıkan adamın
psikolojisini anlamak. Bir insan neden dışarı sadece sıçmaya çıkar? Evinde tualet
olmadığı için mi? Yoksa bu öylesine kendini beğenmiş bir insan ki bokunu diğer insanların
ciğerlerine çekmesini gerekli mi görüyor? Öyleyse neden bir ninja kıvamında
kimse tarafından duyulmuyor? “İşte bu benim bokum” diye böbürlenmesi gerekmez
mi? Bu adamın sadece kokusunu duyabiliyorsunuz. Bir kere kokuyu aldığınız zaman
adamın işini bitirdiğini ve çekip gittiğini anlıyorsunuz. İspanya’da kaç tane
dükkan sırf bu adam yüzünden restorasyona girmek zorunda kaldı. Starbucks’lar
artık tuvalet şifrelerini müşterileriyle paylaşmamaya başladı. Zaten çizgiyi
burada aştı DSSÇA. Benim starbaksa başka bir niyetle girdiğim görülmemiştir. Bu
işin sonunu bırakmayacağım.
Bana '20 sene sonra doğsaydın sıçmaya bilgisayarla gidecektin' deseler 'Bilgisayar ne ya?' derdim |
Kilit birtakım insanlara rüşvet vererek DSSÇA’nın eski bir
arkadaşını buluyorum. Başlıyor anlatmaya.
- Sayısız farklı isim kullandığını duydum... Bilemiyorum...
Tanışık olduğumuz dönem Saul ismini kullanıyordu...
- O zamanlar da dışarı sadece sıçmaya mı
çıkıyordu?
- Bilmiyorum whatsapp’tan konuşuyorduk sadece...
Çok yalnız olduğum bir dönem rasgele bir numaraya mesaj atmıştım. Bana DSSÇA
olduğunu söyledi.
- Whatsapp mı? Sene 2012 mi abi? Whatsapp mı
kaldı? Şimdi herkes viber’da.
- Sene 2012’den bahsediyorum abi zaten
- Hea. Ok o zaman. Peki nasıl inandın bu adamın
DSSÇA olduğuna?
- Bana sıçacağı yerleri önceden söylüyordu. Bir
sonraki gün gazetede aynı sıçılmış yerleri görünce şok oluyordum.
- Sonra ne oldu?
- Sonra görüşmeyi bıraktık. Bir rivayete göre DSSÇA’nın
hemen arkasından sıçmaya gidersen onunla telepatik bir ilişki
kurabiliyormuşsun.
İşte bu yeni bilgi çok şaşırtıcıydı. Artık elimde bir ipucu
vardı ve bu işin peşini bırakmamaya kararlıydım. DSSÇA haberlerini takip
ediyordum sadece. Eğer öyle bir haber görürsem apar topar dışarı çıkıp onun
gittiği tualete gidiyordum. İlk birkaç denememde inanılmaz zorlandım. DSSÇA’nın
burunlara durgunluk veren bir tarafı vardı. İspanya’da kime söylerseniz,
tırsmasının sebebini şimdi daha iyi anlıyorum. Sonuçta insanlar burunlarının
kokuyla dolmasındansa gözlerinin korkuyla dolmasını tercih ediyorlardı.
Günler günleri, haftalar haftaları kovaladı. Defalarca onun
peşinden sıçmama rağmen o meşum aydınlanmayı henüz yaşayamamıştım. Bir elim
haber sitelerinde, her gün heyecanla yeni vukuatını bekler olmuştum. Saymayı
unuttuğum sıçmalardan sonra bir gün inanılmaz bir şey oldu. Klozete oturmuş
gazetemi okurken bir ses duydum. “Merhaba yabancı. Kim olduğumu çoktan
biliyorsun. Hani Batman’in ikinci filmi vardı ya. Baya efsane değil miydi? Neyse...
Orda Harvey Dent’in lafını hatırla lütfen. ‘You either die a hero or you live
long enough to see yourself become the villain.’”
Lanet olası piç kurusu beni kıskıvrak yakalamıştı. Bu adamı
yakalayacağım diye günlerdir dışarı sadece sıçmaya çıkıyordum.
Lanet üzerime kalmıştı...
Not: İspanya halkından, verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür
diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder